Kendini bilince ve spiritüel öğretiye adamış insanların her daim mutlu ve neşe içinde yaşamaları gerekiyormuş gibi bir algı var. Oysa bu, her anı farkındalığa adamış iseniz yüzlerce kez yıkılıp, yanılmayı, yüzleşip dönüştürmeyi, yaşadığın, sorduğun, cevapladığın, algıladığın her olay ve olguyla tekrar tekrar içe dönüp kalıplarını, sandıklarını, zanlarını ve sanrılarını kabuk kabuk soymak demektir. Sonu yoktur, idrak anının neşesi ve zevki vardır. Karşımıza çıkan her deneyimle, bizdeki yeni bir kilidi açarken en ıssız korkularımızın su üzerine çıkmasına izin vermektir.
Normalleştirilmiş maskelerin ardına saklanarak bastırmak, yok saymak ve duvarlar örmek belki en kolayı olabilirdi. ”Bilmek mi mutluluk yoksa bilmemek mi?” sorusunu defalarca sorguya çekip, mutluluğun bir hedef değil, bir hal olduğunun idrakiyle sadece sana giden yolu acısıyla, tatlısıyla kabul etmektir. İsyanlardan isyan beğenirken, çözüme ulaşmış içsel sesin nasıl da ansızın dinginliğe ulaştığını bilmektir. En çok aynalara bakmakla ve kendinle sohbet etmekle geçen anların kıymetini bu kadar bilemeyebilirdik. Cennetini kendi yaratan insanın önce cehenneminden geçişini bu kadar şanlı kutlamayabilirdik. Kendimizle özdeşleştirdiğimiz sahte karakterin farkına bile varamayabilir, gerçek sayabilirdik. Ancak seçimini evrene bildirdiğin anda “Bilmek” bilinmek eylemi ruhsal özün istediğini yerine getirirken , değişimin yıkıcılığından tek çıkış Bilinç olabilirdi. Bilinç olmadan , olayların değil, bizim onları yaşayış şeklimizin idrak haliyken, görmemiz gereken her duygunun içinden cesurca, reddetmeden geçemezdik.
Sistem, seçtiğin yol ile sen ol diye önüne servis ederken ard arda görmen gerekenleri, bırakman gerekenleri, üzerine tutunduğun sağlam dalları bile kendin bilerek keserken, bombardıman altında tek arzuladığın yine idrak edebilmek oluyor ve buna da şükür ediliyor.
Biliyorsun ki sis de illüzyon. Kalbinde ki aşk sadece bilinmek istiyor, o kendinden kendine yol alıyor, önüne çıkan her dalga gücü oluyor. Ve neşe ise idrak anların, öz’ün de yolun oluyor. Sevgiler…